Nerden anlatmaya başlamalıyım böyle bir kitaba cidden bilmiyorum. Yaklaşık 4 ayımı alan, sayfa 300’lerde “Ne okudum ben ya!” diyip en başa dönüp beni yıldırma eşiğine getirmesinden mi başlamalıyım? En iyisi aklımı başımdan alan Beliy’den başlamak bu durumda en doğrusu olacak.
Bir Anlatım Ustası
Nabokov, Beliy için 20 yüzyılın en büyük ve en önemli ilk dört yazarından biri dediğinde acaba mübalağa ediyor olabilir mi diye düşünmedim desem sanırım yalan söylemiş olurum. Beliy’in büyüklüğü ve önemi nerden geliyor sorusu kitabın içinde saklı. Şöyle ki, çok az yazar betimlenen durumu; tasvirin somutluğu- soyutluluğu fark etmeksizin; okurun zihninde büsbütün var edebilir. Renkleri belli bir skalaya kadar anlatabilir. Sesleri belli bir deneyime kadar sunabilir. Beliy’in anlatımında bu üçüde var. Tüm renkleri görüyor, tüm sesleri işitiyor, en saçma diyalogların içinde yer alıyor ve Beliy’le birlikte ilerliyorsunuz. Kendisinin, sembolist bir şair olması bu anlatımın sınırlarını daha da sınırsız hale getiriyor ki, belli bir anlatım sonrası bu sembolik akışa kendinizi tamamen teslim ediyorsunuz. Fakat şunu belirtmeliyim ki, Beliy kolay bir yazar değil. Okuru, okuma süreçinde sürekli ayık tutmaya zorlayan, sözel matematiği kavramaya mecbur bırakan bir yazar. Keza sonuç ortada: Dön len başa diyebiliyor!
Konu-İçerik: Petersburg
Kitap 1905 savaş döneminde, yaşamın en sıkıntılı, tekinsiz olduğu, paranoyak Rusyası’nın Politik, sosyo-ekonomik, jeopolitik, tüm Rus tarihine selamlar çakan, ortodoks mistisizmine ait fantastik öğeleri barındıran, ana karakteri Petersburg’un kendisi olan; fakat Senator Apollo Apollovich ve oğlu Nikolay’ın ekseninde geçiyor. Son derece çok katmanlı, hiciv, yergi, absurd ve kara mizah öğeleri müthiş bir felsefe içinde oluşturulmuş bir kitap.
Beliy VS Joyce
Bu duruma değinmeden edemeyeceğim. Bely’in sıklıkla Ulysses ve Joyce’a benzetilmesi okumaya başlamadan önce beni son derece kasan okuyup ilerleme sürecinde ise çok rahatsız eden ve az da olsa sinirlendiren bir durum oldu. Beliy’in Joyce’dan tamamen farklı düşünen, spirituel olarak da ve mizah algısı olarak bambaşka yerde duran bir yazar. Konu açısından, bazı karakterler açısından benzerlikler içerse de, Beliy Petersburg’u okurun zihninde haritasını çıkarmak kalmıyor, anlatımsal olarak Joyce kadar küstah olmayan bence son derece ekstra romantik bir tez-antitez anlatısı ortaya çıkıyor.
Sonuç
Petersburg, benim bu son dönem okuduğum en etkiliyeci kitaplardan biri oldu. Beliy, Petersburg’u oluştururken bu kitabın müzikal olması için çok uğraştığını söylemiş. Cidden okurken kitapta çağdaş anlamda hem şehrin müziğini, hem bomba hem de zamanın müziğini fazlasıyla hissettiğim bir kitap oldu.
Okurken ingilizcesinde bulunan ve dağılma sürecindeyken 2 edisyona göz atma fırsatım oldu. Everest ve Sabri Gürsoy çok başarılı bir iş çıkarmışlar. Bu arada son olarak şunu eklemek iyi olacak. Petersburg’u okumaya başlamadan önce Rus Sembolizmine biraz göz atmanızı ve de Beliy’in diğer kitabı olan Kazım Taşkent Klasiklerinden çıkan “Senfoniler”i göz atmanın okuma deneyimini başarılı kılmak açısından etkili olabileceğini düşünüyorum.
Denemek isteyenlere keyifle okumalar
10/10